Suudi Arabistan’ın Dönüşümü ve Türkiye’nin Rolü

Suudi Arabistan’ın Dönüşümü ve Türkiye’nin Rolü

Petrole dayalı bir ekonomiden teknoloji, sürdürülebilirlik ve yenilik eksenli bir geleceğe…
Suudi Arabistan’ın Vision 2030 vizyonu, yalnızca bir ekonomik reform değil; bölgesel dengeleri yeniden şekillendiren bir dönüşüm hikâyesi.

Türkiye ise bu dönüşümde stratejik ortak, üretim merkezi ve kültürel köprü rolüyle ön plana çıkıyor.
Enerji, altyapı, turizm ve teknoloji alanlarında gelişen iş birlikleri, iki ülkeyi geleceğin enerji haritasında yan yana konumlandırıyor.

Bu süreç, yalnızca bir ülkenin değil, bölgenin yeni vizyonunun başlangıcı. 🌍⚡️

İyi Okumalar Dilerim,

Petrolün Gölgesinden Doğan Yeni Bir Hikâye

Yarım asırdan fazla bir süredir Suudi Arabistan’ın adı, dünya enerji dengelerinde hep “petrol” kelimesiyle birlikte anıldı. Devasa petrol rezervleri, ülkeyi küresel ekonominin en stratejik oyuncularından biri haline getirdi. Ancak 21. yüzyılın ortalarına doğru yaklaşırken, küresel enerji dönüşümü ve iklim değişikliğine karşı artan duyarlılık, Riyad yönetimini köklü bir yeniden yapılanmaya yöneltti.

2016 yılında Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından açıklanan “Vision 2030” stratejisi, yalnızca ekonomik bir dönüşüm değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir yeniden doğuşun da simgesi oldu. Hedef açıktı: petrol gelirlerine bağımlı bir krallıktan, yenilikçi, üretken ve çeşitlenmiş bir ekonomiye geçiş.


Vision 2030: Geleceğin Haritası

“Vision 2030”, Suudi Arabistan’ı modern çağın küresel ekonomisinde söz sahibi kılacak bir yol haritası sundu. Planın üç temel sütunu, “Canlı Toplum – Refah Ekonomi – Hırslı Ulus” olarak tanımlandı.

Bu vizyonun merkezinde şu hedefler yer alıyor:

  • Enerji çeşitliliği: 2030 yılına kadar enerji üretiminin yarısının yenilenebilir kaynaklardan sağlanması.

  • Ekonomik çeşitlilik: Gayri safi yurt içi hasılada petrol dışı gelirlerin payının %16’dan %50’ye çıkarılması.

  • Yabancı yatırım çekimi: NEOM, The Line, Qiddiya, Diriyah Gate gibi mega projeler aracılığıyla yeni endüstri ekosistemleri oluşturmak.

  • Kadın istihdamı ve sosyal reform: Kadınların iş gücüne katılımının artırılması, kültürel ve sosyal yaşamın canlandırılması.

Bugün bu vizyonun ilk meyveleri görülmeye başlandı. NEOM, 500 milyar dolarlık bütçesiyle dünyanın en iddialı şehir projesi olarak yükseliyor. “The Line” adlı sıfır karbonlu akıllı şehir konsepti, 170 kilometrelik bir hatta uzanarak geleceğin yaşam biçimini şekillendiriyor. Aynı zamanda Suudi Arabistan, dünya turizmine açılarak 2034 FIFA Dünya Kupası gibi küresel etkinlikleri ülkeye çekmeyi hedefliyor.


Enerji Dönüşümünün Kalbinde Bir Krallık

Suudi Arabistan’ın dönüşümünün en kritik boyutu, enerji sektöründeki yeniden yapılanmadır. Petrol, elbette hâlâ ülke ekonomisinin ana motoru; ancak artık bu motor, yenilenebilir enerjiyle desteklenen hibrit bir sistem haline geliyor.

Ülke, 2030 yılına kadar 58,7 gigawatt’lık yenilenebilir enerji kapasitesi kurmayı hedefliyor. Rüzgâr santralleri, güneş enerjisi parkları ve yeşil hidrojen üretim tesisleri hızla çoğalıyor. “Green Riyadh” ve “Saudi Green Initiative” gibi projelerle ülke genelinde milyonlarca ağaç dikiliyor, karbon salınımı azaltılıyor.

Bu adımlar, Suudi Arabistan’ı yalnızca Orta Doğu’nun değil, küresel enerji dönüşümünün de merkezine taşıyor. Artık hedef, petrol satmak değil; enerji teknolojilerini üretmek ve ihraç etmek.


Toplumsal Dönüşüm: Yeni Neslin Krallığı

Ekonomik dönüşümün yanında toplumsal bir değişim de yaşanıyor. 10 yıl öncesine kadar katı kuralların hâkim olduğu ülkede, bugün sinema salonlarından konserlere, kadınların aktif rol aldığı iş dünyasından dijital girişimciliğe kadar bambaşka bir atmosfer oluşmuş durumda.

Kadın sürücülerin yollarda olması artık sıradan bir görüntü. Eğitimde reformlar hızlanıyor, genç nüfus teknoloji girişimlerine yöneliyor. Riyad’daki King Abdullah Financial District, sadece finans merkezleriyle değil, start-upların yükseldiği bir inovasyon vadisi haline geliyor.

Kısacası, Suudi Arabistan artık geçmişin durağan imparatorluğu değil; geleceğin genç, dinamik ve vizyoner ülkesi.


Türkiye’nin Rolü: Köprüden Daha Fazlası

Bu dönüşüm sürecinde Türkiye, yalnızca bir ticaret ortağı değil, aynı zamanda stratejik bir köprü ve üretim üssü konumunda.

  • Diplomatik düzeyde, iki ülke arasındaki ilişkiler son yıllarda hızla güçlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasındaki karşılıklı ziyaretler, ilişkileri yeni bir sayfaya taşıdı.

  • Ekonomik açıdan, Türk müteahhitlik firmaları Suudi Arabistan’daki mega projelerde aktif olarak yer alıyor. Riyad, Cidde ve NEOM bölgelerinde yüzlerce Türk mühendis ve teknisyen görev yapıyor.

  • Savunma sanayi ve enerji teknolojileri alanında yapılan iş birlikleri, karşılıklı güveni artırdı.

  • Ticarette, Türkiye’nin güçlü üretim kapasitesi, Suudi Arabistan’ın vizyonuyla örtüşüyor. İnşaat malzemeleri, enerji ekipmanları, otomotiv parçaları ve gıda sektörü, iki ülke arasındaki ihracatın temelini oluşturuyor.

Bunların ötesinde, Türkiye’nin lojistik avantajı – üç kıtayı bağlayan jeostratejik konumu – Suudi Arabistan’ın hedeflediği yeni küresel tedarik zincirinde vazgeçilmez bir rol oynamasını sağlıyor.


Ortak Gelecek: 2050 Ufku

Hem Türkiye hem Suudi Arabistan, 2050 perspektifinde sürdürülebilir kalkınma ve enerji dönüşümü hedeflerine odaklanmış durumda. Türkiye, Avrupa ve Asya arasında “enerji koridoru” olma vizyonuyla ilerlerken, Suudi Arabistan da “enerji üretim merkezi” olma yolunda ilerliyor.

Bu iki ülkenin ortak hareket etmesi, yalnızca Orta Doğu’nun değil, Afrika ve Avrupa’nın enerji güvenliğini de doğrudan etkileyecek. Gerek yeşil hidrojen, gerek elektrikli araç altyapısı, gerekse dijital enerji ağları konusunda atılacak ortak adımlar, yeni bir bölgesel enerji ittifakı yaratabilir.


Sonuç: Yeni Bir Dönemin Eşiğinde

Suudi Arabistan’ın “Vision 2030” projesi, aslında bir ülkenin değişim hikâyesinden çok daha fazlası. Bu, petrol çağının ötesine geçme cesareti taşıyan bir toplumun yeniden doğuşudur.

Türkiye içinse bu dönüşüm, yeni bir iş birliği, yeni bir diplomasi ve yeni bir ekonomik fırsatlar döneminin habercisidir.

Geleceğin Orta Doğusu, artık savaşlar ve krizlerle değil; enerji, inovasyon ve sürdürülebilir kalkınma ile anılacak.
Ve bu gelecekte, Türkiye ile Suudi Arabistan’ın birlikte atacağı her adım, yalnızca iki ülkenin değil, tüm bölgenin kaderini değiştirecektir.

İlginiz için teşekkürler ,

Mahmut Saka

29/10/2025

No Comments

Post A Comment